4 Ağustos 2013 Pazar

Cross The Line

Dün gece 3 Ağustos gecesini olabildiğince uzun yaşadım.  Yanlış hareketler, yanlış cümeleler, yanlış beslenme ve yanlış bir son.

Yaşamak asla istemeyeceğim durumları yaşadığımda hep bir önceki ana dönmek istiyorum. Hatta bazen kendi tweet adresime bakıp '' ay bunu attığım güne geri dönsem.. ya da bunu.. ya da bunu.. ha yok bu değil''.  Çok kısa bir sürede hemen pişman olabiliyorum. Kurduğum bir cümleyle, belki bir hareketimle, belki elimde olmayan bir refleksle.

Son 1 ayda tam tamına 1 ayda, mutluluğun en hat safasını, ve üzüntünün, duygunun en derinini yaşayabildim.  Şöyle böyle son bir kaç ayda basit görünen şu hayatımda bu uç değişikleri bünyem kolay kaldıramadı. Hele daha önce hiç yaşanmamış durumları yaşarsa, vay haline. Tecrübe yok altından kalkamıyorsun tabi. Sonra da aynanın karşısına geçip diyorsun ki '' Hayırdır koç? ne oldu? Olmadı mı....''

Çok acınası durmak istemem şahsi blogumda lakin bu dönem, en zor dönemlerimden biri olduğunu fark etmem, beni apeğ dzpeğ (aptal saptal diyebiliriz) tweetler atmaya, derdimi ergen  gibi şarkı sözleriyle hayrkırmaya itiyor.  Valla bunun farkında olmak da ayrı güç. Tabi yapmıyorum bunları, buraya saldırıyorum.

Anladığım ya da hissettiğim kadarıyla artık yapabileceğim hiçbir şey yok durumumu düzeltmek için. Kendimi o klasik cümleyle avutabilirim; ''Hayatta ne dertler var Kayane takıldığın şeye bak allaasen''.
E geçecek biliyoz onu, geçsin de zaten.

Geçsin ama..

Bir gün bütün sorunlar geride kalmış, bana geri dönsün bugünki tüm isteklerim. Sadece bu dileğim canımı yakıyor, o kadar. Sanki canımın yanmasından zevk alıyormuşum gibi..


                                                                                                    4 Ağustos 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder